
Yoğun bir haftaydı. Kafam stresten fazlasıyla dumanlanmıştı. Böylesi durumlarda A. C. Doyle’nin o güzel sözü çınlar kulaklarımda; ‘heyecanların azaldığı, günün karanlık gibi göründüğü, çalışmanın monoton hale geldiği, umut etmenin çaresiz kaldığı anlarda bisikletinle gezintiye çık, yaptığın sürüş dışında hiçbirşey düşünmeksizin…’
Cuma gecesi, bisikletimi katlayıp saat 00:15’da kapalı olan yazıhanenin önünden önce servis aracına sonra da otobüse sorunsuz bir şekilde binmenin keyfiyle koltuğa yaslanıp uyumaya çalıştım. Dört buçuk saatlik bir yolculuk beni bekliyordu ve gün boyu ayakta olan bedeni ne kadar dinlendirisem o kadar iyi olacaktı:)
Bileciğe saat 5.30 gibi vardık. Dışarısı 1 dereceydi ve otobüsten indiğimde soğuk hava karşısında olduğum yerde laz havasında titremeye başladım:) Oldukça küçün olan otogarın girişinde bulunan çayhanenin solgun sarı ışığı altında iki üç kişi masalarda uyukluyorlardı. Yola çıkmadan önce bir şeyler yemek istiyordum. Etrafa bakındığımda garın iç tarafında bulunan ve açık olan lokantaya gittim. Kendime bir tane çorba söyledim. Rotam zorlu değildi ve havanın aydınlanmasını bekleyeceğimden acelem de yoktu. Aşçı lokantanın mutfak kısmında yemeklerle uğraştığından lokantada fazlasıyla zaman geçirdim.
Yola çıktığımda saat yediyi gösteriyordu. Soğuk havaya nazaran iki güzel rampa ısınmam için fazlasıyla yeterli olmuştu.
Rampanın sonunda bulunan Osman Gazi’nin heykelinin önünde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedim:)
Bursa’ya Yenişehir üzerinden gitmeyi planlamıştım. Rampadan sonra Bursa yoluna doğru saptım ve yolumun üzerinde bulunan Pelitözü köyü üzerinden pedallamaya devam ettim.
Pelitözü köyünden bir fotoğraf.
Köyü geçtikten sonra beyaz ile gelen huzur:)
Tempom iyiydi. Bursa’ya 84 km. kalmıştı. Tabelanın önünde fotoğraf çekmek için durmuştum. Eldivenlerimi çıkarttığımda soğuk parmaklarımı ısırmaya başlayınca hemen fotoğraf çekip tekrar eldivenlerimi giyiverdim:)
Bir süre sonra sis bastırmaya başladı.
Yol aldıkça beyaz yerini yeşile bıraktı.
Ayaklarımda kalın kışlık çoraplar vardı ancak pek fayda ettiğini söyleyemem. Özellikle yokuş aşağı inerken soğuğu iliklerime kadar hissediyordum.
Saatim 9:38’i gösterdiğinde Bursa il sınırına girmiştim.
Havanın kötü olacağını hava durumundan takip etmiştim. Dağlarda ve trekkinglerde kullandığım 4/3 botumu giymiştim. Su geçirmeyen ve vibram tabanlı olan bot iyiydi iyi olmasına ancak pedallar çamurlandığında kaymaya başlıyordu ve bu da yol boyunca can sıkıcı bir hale dönüşmüştü. Satışa çıkardığım diğer bisikletin rulmanlı pedalları daha kullanışlı, ancak bisklet üzerindeki pedallar da katlandığından değiştirip değiştirmeme konusunda karasızlığım halen devam ediyor.
Sis boyunca devam ettikten 27 km. sonra İncirli köyüne varmıştım. İncirli tabelasının önünde arkadaşım Nilgün’ün hediye ettiği polar buff ile çektirdiğim bir fotoğraf. Olduça uzun olan buffı ikiye katlayıp bere olarak da kullanabiliyorsunuz. Özellikle polar kısmı soğuk havalar için birebir diyebilirim ve ben oldukça memnun kaldım.
İncirli köyünden sonra asfalt yol bozuluyordu. Pek keyifli bir sürüş olduğunu söyleyemesem de yolun her türlüsü makbuldür:)
ve güneş gri bulutların arasından gülümseye başladı:)
Sanayi bölgesinde kalan ve çöp haline gelmiş derenin çirkin görüntüsü.
İki ufaklık, beni görür görmez havlamaya başladılar, ancak biraz ilgi gösterince şirinlik muskasına dönüştüler:)
Yenişehir’in caddesinden bir görünüm.
Bursa’ya 43 kilometre kalmıştı. Saat bir gibi yemek molası verdim. Menüde tonbalığı ve acılı şalgam suyu vardı. Aslında şalgam suyu normalde içtiğim bir içecek değildi, ama yılbaşı tatilinde Likya yolunda yaptığımız faliyetin üçüncü günündeki uzun yürüyüşümüz sırasında biz de adeta enerji patlamasına neden olunca bir nevi kankamız olup çıkmıştı.
Yarımsaat kadar durakta dinlendikten sonra yola devam ettim. Bir süre sonra dolu yağmaya başladı. Islanmasın diye eldivenimi çıkartım. Dolu taneleri iğne misali elimi paralıyorlardı, ama neyse ki kısa bir süre sonra hava normale döndü.
Yol kenarından Erdoğanlar köyü.
Saat 3 gibi Bursa’ya varmıştım. Arkadaşımın evine 24 km’lik yolum kalmıştı. Soğuk havada pedallamanın verdiği haz ile güzel ve keyifli bir gezi oldu:)
Dağların arasında yer alan bir şehrin manzarası da görkemli oluyor.
Bilecik-Bursa 5 Ocak 2013
Mesafe: 109 km.
Bisiklet kullanma süresi: 6:03:41
Ortalama hız: 18 km/h.
Maksimum hız: 58.84 km/h.
Sevgiyle.
Ağustos 28th, 2013 at 10:45
ben devamını çok merak ediyorum .acaba devam edecek misiniz bu site üzerinden yayınlamaya .
Eylül 24th, 2013 at 10:37
Selamlar, en son yaptığım 14 günlük turu şu an yazıya döküyorum. İşlerim yoğun olduğundan biraz zaman alabilir. İlginize teşekkürler.
Ocak 28th, 2013 at 10:10
Merhaba Sevgili Olcay,
Gerçekten çok keyifli bir tur olmuş. Bir solukta okudum. Bu şekilde yapılan turların artması çok güzel birşey. Daha çok yollarda olmanız dileği ile…
Sevgiler… 😉
Ocak 28th, 2013 at 11:37
Sağol Serkan, beğenmene sevindim:)
Ocak 27th, 2013 at 02:49
Bu siteye bayildim dogrusu, harikasiniz.
Ocak 27th, 2013 at 17:48
Beğeniniz için teşekkürler:)
Ocak 23rd, 2013 at 12:01
Merhaba Dahon Arkadaşım,
Kıskandırdınız, ne diyeyim.. Birgün birlikte pedallamak dileğiyle, yolunuz açık olsun.
Sevgiler,
Ocak 23rd, 2013 at 12:08
Teşekkürler:)
Ocak 23rd, 2013 at 10:21
Pedallarınızın fotosunu şimdi gördüm,üzerinde çizgiler benim pedallardaki çizgiler gibi ince…vibram tabanlar bile onları yakalamakta zorluk çekiyorsa başka hiç bir ayakkabı yağışta yakalayamaz onları…bende vibram taban bot ile biniyorum da…her neyse keskin kenarlı eğe ile çizgileri daha kalın ve biraz daha derin hale getirilirse daha iyi oluyorlar..Ama hiç bir zaman diğer dişli metal pedallar gibi olmuyorlar.Sert bir lastikten eldiven gibi bir kılıf olsa katlanır pedalların üstüne girse veya geçse..pedala basış baskısından da yırtılmasa ..hala çeşitli çözümler üretilebilir….ben arka vites dişli’leri ile oynadım bir miktar ..arkaya 11-30 8li dişli taktım..uzun yolda daha iyi oldu…ön sanki bir iki diş daha büyütülebilir….neyse güZel bir yapmışsın.Tebrikler.
Ocak 23rd, 2013 at 11:09
Evet, pedallara bir çözüm üretmek gerekiyor:) Viteslerle ben de oynayacağım. Daha önce kullandığım bisikletten kalan 11-32 9’lu dişli takımı var. Aynakol için de 3’lü bir set düşünüyorum. Bu arkadaşın üzerindekilerini biraz eskitip yaza doğru bir tura çıkmadan önce gerekli değişiklikleri yapacağım:)